Sözlük - Kısa Bilgiler


 Alan derinliği: 
Objektifin netleme yaptığı nokta ya da konunun, ön ve arkasındaki kabul edilebilir netlikte görünen alan. Üç değişkenle kontrol edilir : Diyafram, objektif ve konuya olan uzaklık.

Alan derinliği ölçeği: 
Bazı fotoğraf makinelerinin objektif takılan kısmında yuvarlak bir halka üzerinde ya da sabit odaklı objektiflerde , objektifin netleme yaptığı uzaklık ve seçilen belli bir diyafram değeri için alan derinliğinin ne kadar olduğunu gösteren ölçekler mevcuttur. Yeni üretilen, otomatik netleme yapabilen ve değişken odaklı (zoom) objektifli birçok fotoğraf makinesinde bu ölçek artık kullanılmamaktadır.

Alan derinliği ön izleme düğmesi: 
Seçmiş olduğunuz diyafram değerine göre görüntüyü önceden izleme olanağı sağlayan bir fotoğraf makinesi özelliği. Vizörden baktığınızda gördüğünüz görüntü en geniş diyafram açıklığından bakılarak görülen görüntüdür. Bu durum objektifin içine daha fazla ışık doldurduğu için fotoğrafladığınız konunun daha iyi görülüp netleme yapılmasını olanaklı kılar ancak gerçek alan derinliğini göstermez ve çekeceğiniz fotoğraflar vizörden gördüğünüz gibi çıkmayabilir. Alan derinliği ön izleme düğmesi, diyaframı kullandığınız değere getirerek, fotoğrafınızın son halinin nasıl olacağını önceden görmenizi sağlar.

Az pozlandırma:
Fotoğrafınızın istediğinizden daha koyu (karanlık) çıkması film üzerine yeterli miktarda ışık gelmediğinin (filmin az pozlandırıldığının) göstergesidir. Kullanılması gereken enstantane ve/veya diyafram değerlerinin daha yüksek / kısık değerlerde kullanılması sonucu oluşur.

“B” (Bulb) değeri: 
Parmakla veya bir deklanşör uzatma kablosu aracılığı ile deklanşör basılı tutulduğu sürece obtüratörün açık kalmasını sağlayan bir enstantane değeri.

Bracketing: 
Işığın sürekli değiştiği, ışık ölçümünden emin olunmadığı ya da mutlaka doğru sonuç alınması gereken konularda doğru olduğu varsayılan ilk poz değerinde bir değişkenin (enstantane ya da diyafram) sabit tutularak diğer değişkenin daha altında ve daha üzerinde farklı poz değerleri ile seri çekimlerinin yapılması.

Degrade nötr yoğunluk filtresi: 
Yarısı şeffaf diğer yarısı bir, iki veya üç stop koyu renk olan filtre türü. Parlak aydınlıklar ve koyu gölgeleri dengelemeye ya da ön planın çok koyu arka planın ise çok açık olduğu durumlarda kontrastı azaltmaya yarar.

Değişken odaklı (zoom) objektif: 
Objektif gövdesi üzerindeki bir halkayı ileri – geri ya da sağa sola çevirerek farklı odak uzaklıklarının (dolayısıyla farklı görüş açılarının) kullanılabildiği objektif tipidir.

Deklanşör kablosu: 
Deklanşör düğmesini parmakla dokunmadan çalıştırmak için fotoğraf makinesine bir kablo yardımıyla bağlanan düzenektir.

Dia film : 
Bir banyo işleminden sonra görüntünün oluştuğu, gerçek görüntü için ikinci bir işleme (kart baskı) ihtiyaç duyulmayan filmlerdir. Saydam, slayt, diapozitif, pozitif, chrome, E - 6 vb isimlerle anılırlar.

Diyafram: 
Objektifin içinden ışığın geçmesine yarayan deliğin açıklığı. Bu açıklığın boyutu genellikle f-sayısı ya da f-stop değerleriyle ifade edilir.

Diyafram Öncelikli Seçenek (Av): 
Fotografçının kendi belirlediği diyafram değerine karşılık, enstantane değerinin fotoğraf makinesi tarafından otomatik olarak belirlendiği bir seçenektir.

Doğrudan ışık: 
Güneş veya diğer ışık kaynaklarından gelip, yolu üzerinde önemli derecede kayba uğramadan doğrudan konu ya da görüntü üzerine düşen ışıktır.

Dolaylı ışık: 
Tek bir yönden gelmeyip kırılma, yansıma ve dağılma ile oluşan ve konuyu her noktasında aynı şiddetle aydınlatan homojen ışık.

Dolgu flaş: 
Konuyu aydınlatmak ya da gölgelerini doldurmak amacıyla ana ışık kaynağına ilave olarak kullanılan flaş.

Enstantane (obtüratör hızı): 
Obtüratörün (perdenin) açık kaldığı ve obtüratörün arkasındaki filmin de objektiften gelen ışığa maruz kalarak pozlandırıldığı süredir.

Enstantane Öncelikli Seçenek (Tv): 
Fotografçının kendi belirlediği enstantane değerine karşılık diyafram değerinin fotoğraf makinesi tarafından otomatik olarak belirlendiği bir seçenektir.

F-stop: 
Diyafram açıklığını ifade eden ölçü birimidir. Diyafram çapı ile objektifin odak uzunluğunun birbirine oranını gösterir ve f/stop olarak adlandırılır. Stop sayısı büyüdükçe – f harfinin yanındaki sayı – diyafram açıklığı küçülür (kısılır). Örneğin f/22 çok küçük bir diyafram açıklığı iken f/2 çok geniş bir diyafram açıklığıdır.

Fazla pozlandırma: 
Fotoğrafınızın istediğinizden daha açık (aydınlık) çıkması film üzerine gereğinden fazla miktarda ışık geldiğinin (filmin çok pozlandırıldığının) göstergesidir. Kullanılması gereken enstantane ve/veya diyafram değerlerinin daha düşük / açık değerlerde kullanılması sonucu oluşur.

Film hızı: 
Filmin ışığa karşı duyarlılığını ifade eder. Yavaş filmler ışığa karşı daha az hassas olduklarından görüntüyü kaydedebilmek için daha çok ışığa ihtiyaç duyarlar. Hızlı filmler ise daha duyarlı olduklarından daha az ışıkla çekim yapabilirler.

Filtre: 
Film üzerine vuran ışığın özelliklerini değiştirmek ve objektifin içine giren ışığı filtre etmek için objektifin ön kısmına takılan ve cam, plastik gibi maddelerden imal edilen yardımcı araç.

Geniş açı objektif: 
40 mm’den daha kısa odak uzunluğu olan objektiflere denir.

Gri kart: 
Pozometrelerin kalibre edildiği referans orta tonu temsil eden ve ışığın % 18 ini yansıtan standart gri renge boyalı kart.

Güneşli Hava f/16 Kuralı: 
Güneşli açık bir günde önden aydınlanmış bir konunun fotoğrafını çekerken, hangi filmi kullanıyorsanız kullanın doğru pozlandırma değerleri diyafram için f/16, enstantane için ise kullandığınız filmin hızına en yakın 1/ ISO değeridir. Örneğin filminizin hızı (ISO değeri) 100 ise kullanmanız gereken enstantane değeri 1/125, ISO 50 ise 1/60 olmalıdır.

Işık (poz) ölçümü: 
Nesnelerin üzerinden yansıyarak fotoğraf makinesinin objektifinden içeri giren ışığın miktarının ölçülmesi işlemi. Bir nesnenin ışığını ya da pozunu ölçme, bu nesneden yansımakta olan ışığın miktarının ölçümüdür.

Isıtıcı filtreler: 
Görüntüye hafif sarı bir renk katan filtrelerdir.

ISO değeri: 
Film hızı birimi. ISO sayısı yükseldikçe filmin hızı artar ve istenen fotoğrafı lu.turmak için daha az ışığa ihtiyaç duyar.

Karşılıklılık (reciprocity): 
Enstantane ve diyafram değerleri arasındaki karşılıklı ilişki. Gerek diyafram gerekse de enstantane stop birimleriyle ölçülürler. Bu iki değişken arasındaki karşılıklı ilişki sonucu, değişkenlerden birindeki bir stopluk artış diğer değişkende bir stopluk azalmaya neden olacak ve bunun sonucunda değişiklik öncesindeki pozlandırma ile yine aynı pozlandırma elde edilecektir. Örneğin : 1/125 enstantane ve 8 diyafram eşlemesi ile 1/250 enstantane ve 5,6 diyafram eşlemesi aynı pozlama sonucunu verir.

Kırılma: 
Objektif içinde ışığın kırılması ve dağılmasından doğan ve görüntü oluşmasına bir katkısı bulunmadığı gibi fotoğraf üzerinde de lekelere yol açan ışık.

Kontrast: 
Fotoğrafınızda ya da çekimini yaptığınız görüntüde en koyudan en aydınlığa doğru oluşan ton farklılıklarıdır. Düşük kontrastta ton farklılığı daha az, yüksek kontrastta ise daha çoktur.

Köşe gölgeleri: 
Objektifle uyumlu olmayan telekonvertör ya da güneş siperliği kullanıldığında veya objektifin önüne üst üste çok fazla filtre eklendiğinde fotoğrafların köşelerinde koyu gölgeler oluşur.

Makro objektif: 
Küçük konuların fotoğraflanması amacıyla çok yakın mesafeye netleme yapabilen objektif tipi. Gerçek bir makro objektif film üzerine konunun gerçek boyutunu veya daha büyük bir görüntüsünü yansıtabilir. Örneğin küçük bir metal para boyutundaki konu 35 mm film çerçevesi içine sığdırılabilir.

Merkez ağırlıklı ölçüm: 
Görüntünün orta kısmındaki ışığa diğer kısımlardaki ışıktan daha fazla ağırlık veren bir poz ölçüm sistemi. Genellikle vizörün ortasındaki büyük bir daire ile ağırlık verilen kısmın sınırları belirlenir.

Negatif film: 
Film banyosundan sonra gerçek görüntüyü görebilmek için kimyasal bir işlemle karta pozitif baskısı yapılan film türü.

Noktasal ölçüm: 
Sadece vizörün ortasındaki minik dairenin kapsadığı noktasal alandaki ışığın şiddetini ölçme işlemi.

Normal (standart) objektif: 
Odak uzunluğu 40 mm ile 60 mm arasında olan 35 mm’lik fotoğraf makinesi objektiflerine verilen genel ad.

Obtüratör hızı: 
Bkz: Enstantane.

Odak Uzunluğu: 
Sonsuza netlendiğinde objektifin optik merkezi ile film düzlemi arasındaki uzunluk.

Orta ton: 
Ne çok açık ne de çok koyu olup bu iki uç arasında ortada olan renk tonu. Örneğin orta gri tonu, standart gri kart rengi de denen siyah ile beyaz arasında bir tondur.

Otomatik dengelenen dolgu flaşı: 
Fotograf makinesinin objektifi içinden geçen ışığa duyarlı pozometrenin (TTL – through the lens) belirlediği ışık miktarı ve buna bağlı poz değerlerini algılayıp, bu şekilde flaşın üretmesi gereken ışık miktarını belirleyen elektronik mekanizmayla iletişimi sağlayan ve de bir kızak aracılığıyla makinaya eklenen bağımsız flaş cihazı ya da doğrudan makina üzerine imalat a.amasında monte edilen flaş. Fotoğrafı çekerken flaş., makinaya geri yansıyan ışığı ölçer ve doğru ışık miktarına ulaşıldığında flaşın ışığını keser.

Panning (Çevrinme): 
Hareketli bir konuyu vizörde takip edebilmek için fotograf makinesini de konunun hareketi yönünde çevirerek çekim yapma tekniği. Kural olarak 1 / 15 ve altındaki ensatnatne değerleri kullanılarak yapılır.

Polarizasyon filtresi: 
Objektifin içinden düz bir çizgi olarak geçmeyen (objektifin önünden geçen düzleme dik açı olarak gelmeyen) ışık dalgalarının etkisini ortadan kaldırarak parlamayı, yansımayı, pusu azaltan ve renklere doygunluk veren bir filtre tipidir.

Poz düzeltmesi (Exposure compensation): 
Pozometreler genellikle orta tona göre ölçüm yaparak kullanılacak diyafram ve enstantane değerlerini öngörürler. Pozometrelerin bu özelliğinden dolayı karanlık konular daha aydınlık, aydınlık konular da daha karanlık çıkar. Poz düzeltmesi, aydınlık tondaki bir konunun poz değerlerini ölçerken film üzerine pozometrenin öngördüğünden daha fazla ışık, karanlık tondaki bir konunun poz değerlerini ölçerken de pozometrenin işaret ettiğinden daha az ışık verilmesi işlemidir.

Poz ölçüm rehberleri (Poz tablosu): 
Pozometrenin ölçüp belirlediği değerlerden ziyade, ışık koşullarına göre diyafram ve enstantane değerlerinin ifade edilmesi amacıyla kullanılan kriterlerdir. Örnek olarak Güneşli Hava f/16 Kuralı parlak güneş altında poz değerleri belirlemek için kullanılan bir rehberdir.

Pozlandırma: 
İstediğiniz görüntünün film üzerine kaydedilebilmesi için gereken ışık miktarı. Genellikle belli bir film hızı için öngörülmüş diyafram ve enstantane (obtüratör hızı) değerleri ile ifade edilir. Bu değerlere poz değerleri de denir.

Pozometre (Işık Ölçer): 
Fotograf makinesinin objektifinden vizöre giren ışığın miktarını ölçen düzendir. Bir SLR fotograf makinesinde bu ışık miktarı, haraketli ayna kalkıp obtüratör açıldığında film üzerine vuran miktardır.

Program Seçeneği (P): 
Diyafram ve enstantane ayarlarını otomatik olarak belirleyen bir pozlandırma seçeneği. Kendi fotograf makinenizde bu seçeneğin nasıl kullanılacağı konusunda kullanma rehberine müracaat etmeniz gerekir.

Skylight filtre: 
Maviden ultraviyoleye kadar olan renk yelpazesindeki ışık dalgalarını engelleyerek görüntüye çok hafif bir uçuk pembe ve sıcaklık katan filtre türüdür. Gün ı.ığı filtresi.

SLR (Single-lens-reflex): 
Tek bir objektifi ve bu objektiften gelen ışığı vizöre yansıtan hareketli (refleks) bir ayna sistemi olan fotograf makineleridir. Bu sistem sayesinde fotografı çekilen konu rahatlıkla görülür. Deklanşöre basıldığında ise ayna yukarıya kalkar ve objektiften gelen ışığın obtüratörden (perdeden) geçerek filmin üzerine vurmasını sağlar.

Stop: 
Her birimin bir öncekinden iki kat daha fazla ve bir sonrakinin yarısı kadar ışık miktarını ifade ettiği göreceli bir ışık ölçme birimi. F-sayıları, enstantane değerleri ve film hızları (ISO sayıları) hep stop birimine göre ölçülürler. Örneğin f/5.6 diyafram değeri f/8 değerinden iki kat daha fazla ışık miktarı geçirirken f/4 değerinin ise yarısı kadar ışık geçirir. Veya 1/250 saniyelik enstantane değeri 1/500 saniyeye göre iki kat daha fazla ışık miktarı geçirirken 1/125 saniyenin yarısı kadar ışık geçirir.

Telekonvertör: 
Fotograf makinesinin gövdesiyle objektif arasına yerleştirilerek konuyu 1.4 katından 2 katına kadar büyütebilen optik araç.

Teleobjektif: 
70mm den daha fazla odak uzunluğuna sahip objektif.

TTL: 
İngilizce "Through the lens" sözcüklerinin baş harflerinden oluşur. Işığın objektifin içinden geçerek film üzerine vurmasını ifade eder. TTL ölçüm objektifin içinden geçerek film üzerine vuran ışığın miktarını belirler. TTL flaşlar pozometrenin objektif içinden geçen ışığı ölçmesi sonucu belirlenen poz değerlerine göre kullanılacak flaş ışığını tesbit ederler.

Ultraviyole (UV) filtre: 
İnsan gözünün göremediği ancak film üzerine hafif mavimsi bir etki yapan ultraviyole ışınlarını giderici bir tür filtredir.

Üst üste çekim: 
Filmin aynı karesi üzerine birden fazla çekim yapılması işlemi.

Temel Bilgiler

Fotoğraf makineleri temel olarak ortak özelliklere sahiptir. Tabii ki her birinin format, yapı, marka fiyat gibi farklılıkları bulunmaktadır. Makineleri kullandıkları film formatlarına, vizörlerine ve kullanım yerlerine göre çeşitli sınıflandırmalara tabi tutmak mümkündür.

Kompakt) Makineler :
Objektiften ayrı olarak bulunan vizör, objektifin yanına ya da üstüne yerleştirilmiştir. 110, 126 ya da 135 olarak üç değişik tipte film kullanan modelleri bulunmaktadır. Ebatları küçük olan bu makinelerin taşınması ve kullanılması çok kolaydır. Objektifleri, genel olarak diyafram ve enstantane ayarları sabittir.

SLR (Single Lens Reflex) Makineler :
Bu makineler görüntüyü ayna yardımı ile bakaca (vizör) ulaştıran tek objektifli refleks makinelerdir. Objektiflerin değiştirilebilir olması hemen hemen her konunun çalışılmasına olanak verir. SLR makinelerde filme ulaşan görüntü ayna yardımı ile göze ulaştığından kompozisyon ve netleme kolayca yapılır.

TLR (Twin Lens Reflex) Makineler :
Bu makineler ön panele yerleştirilen iki objektif ile hareket ederler. Alttaki objektif görüntüyü filme ulaştırırken, üstteki objektif kompozisyon ve netleme içindir. 120 (roll) film kullanan bu makineler daha çok stüdyo tipi çalışmalar için kullanılmaktadırlar.

Körüklü Makineler :
Özel stüdyo çekimleri için tasarlanan bu makineler 10 x 12.5, 13 x 18 ve 18 x 24 gibi ebatlarda film kullanırlar. Bu filmler tek tek paketlendiği için plan ya da sheet film olarak adlandırılırlar. Çok büyük ve ağır oldukları için mutlaka özel tripod (üç ayak, sehpa) üzerinde kullanılırlar. Körük sayesinde konuya değişik bakış açıları ile yaklaşabilmeleri önemli özelliklerindendir.

Polaroid Makineler :
Anında görüntü veren bu makineler özel bir kağıt üzerinde görüntünün çok çabuk oluşması esasına bağlı olarak çalışırlar. Bu nedenle oluşan fotoğraf tek bir örnektir, filmi bulunmadığı için fotoğrafı çoğaltmak ya da büyütmek ancak aynı fotoğraftan reprodüksiyon alınması ile mümkündür.

Sualtı makineleri :
Sualtında ışığın bir çok özelliği kaybolmakta ya da değişmektedir. Bu nedenle su üzerinde kullanılan makinelerin sualtında kullanılması imkansızdır. Özel olarak su geçirmez olarak imal edilen bu makineler ve aydınlatma sistemleri ile fotoğraf çekmek en doğru yaklaşımdır.

Objektifler

Objektif, film üzerinde görüntü oluşmasını sağlayan mercekler topluluğudur. Bayonet (kilitli) ya da vidalı sistemle makine gövdesine takılırlar. Bir objektif üzerinde yazılmış bulunan bazı rakamlarla o objektif hakkında bilgiler edinebiliriz. Objektifin odak uzaklığı, en açık diyafram değeri ve objektifin çapını bu rakamlardan öğrenebiliriz.

Optik Özellikler :
Objektifi oluşturan merceklerin fiziksel özellikleri ve üretim sonucu bazı hataların oluşması kaçınılmazdır. Optik hataların en önemlisi olanı renk sapmasıdır. Işık bir mercekten geçerken beyaz ışığı oluşturan ana renkler değişik açılarla kırılırlar. Bu da renk sapmalarını ortaya çıkarır. Bunu önlemek için farklı cam cinslerinden ve değişik biçimlerde mercekler kullanılarak bir mercek grubu oluşturulur. Bu nedenle en basit objektif 5 - 6 mercekten oluşmaktadır.

İkinci önemli hata da ışık yansımalarıdır. Bunu önlemek için de mercek yüzeyleri özel bir bileşikle kaplanmaktadır. Bu nedenle objektifleri temizlerken çok dikkatli olunmalı, bu maddenin çizilip yok olması engellenmelidir.

Işık Geçirgenliği :
Diyafram açıklığı, bir objektifin ışık geçirgenliğini göstermektedir. Bir objektif ne kadar fazla ışık geçirgenliğine sahipse o kadar iyi demektir. Bu nedenle diyaframın mümkün olduğu kadar çok açılabilmesi gerekmektedir. Diyafram skalasındaki en küçük rakam 1 sayısına ne kadar yakınsa diyafram o kadar çok açılabiliyor, dolayısıyla o kadar çok ışık geçiriyor demektir.

Bunun bize sağladığı yarar ise daha az ışık koşullarında çalışabilmek, yüksek enstantane hızları kullanabilmek ve sınırlı alan derinliği yaratabilmektir.

Çözme Gücü :
Bir milimetrelik bir aralıktaki çizgi ayırma gücünü ifade etmektedir. Kaliteli bir objektif bir milimetrede 200 kadar çizgiyi ayırabilir. Bu çözme gücü fotoğrafik bir çalışma için yeterlidir.

Keskinlik :
Görüntü kalitesindeki keskinliği ifade eder. Farklı yoğunluklar arasındaki geçişin keskin olması anlamına gelmektedir. Işık geçirgenliği arttıkça keskinlik de artmaktadır.

Objektiflerin Sınıflandırılması
Objektifler görüş açıları ile sınıflandırılırlar. Objektifin optik merkezinden filmin çapraz köşelerine çizilen iki çizgi arasında kalan açının değeri o objektifin görüş açısını belirler.

Normal Objektifler : 
Görüş açısı insanın tek gözü ile göreceği açıya (46 derece) yakın olan objektiflere normal objektif denir. Objektifin optik merkezinden görüntü düzlemine (filme) olan uzaklığa odak uzaklığı denir.

Geniş Açılı Objektifler :
Adından da anlaşılabileceği gibi bu objektiflerin görüş açısı normal objektifin görüş açısından daha fazladır. 35 mm lik makineler için odak uzaklığı 50 mm den az olan objektifler geniş açı objektiflerdir. (35 mm, 28 mm, 24 mm, 20 mm) Geniş açılı objektiflerin en önemli özellikleri ön plandaki cisimleri olduklarından daha yakın ve büyük, arka plandaki cisimleri ise olduklarından daha uzak ve küçük göstermesidir. Aynı zamanda görüş açısı genişledikçe net alan derinliği de artar. Geniş açılı objektiflerin bir başka özelliği de kenarlara ve köşelere gelen cisimleri deforme etmeleridir (distorsiyon) .

Geniş açı objektifler dar bir alanda arka planı da dışlamadan tüm görüntüyü fotoğraf karemize sığdırmamızı sağlar. 17 mm ile 35 mm arasında odak uzaklığına sahip olan objektifler geniş açı adını alırken, 16 mm ve daha aşağısı odak uzaklığına sahip objektiflere Balık Gözü Objektif denir.

Balık Gözü Objektifler :
Çok geniş açılı objektiflerdir. Distorsiyon aşırı bir şekilde bellidir. Görüntü içinde bulunan her dik çizgi eğilir. Görüntü alanı sınırlanır. Sadece filmin ortasında bir daire içine görüntü sığdırılır, diğer alanlar siyah kalır. Bu objektiflerin kullanım alanı sınırlıdır.

Tele Objektifler :
Normal objektifin odak uzaklığından daha uzun odak uzaklığına sahip objektiflerdir. 70 mm - 130 mm arasındakilere kısa tele, 130 mm - 200 mm arasındakilere orta tele, 300mm den yukarı odak uzaklıklarına sahip olanlara ise uzun tele adı verilmektedir. Tele objektifler bulunduğumuz yerden, konuya yaklaşmadan konuyu yakınmış gibi fotoğraflamamızı sağlarlar. Objektifin odak uzaklığının artması ile görüş açısı daralır, büyütme gücü artar. Net alan derinliğini de azalması ile sadece netlik yaptığımız cisim net olur, diğer bölgeler flu kalarak konunun ayrıntılardan temizlenmesi sağlanır.

Tele objektiflerin en önemli özelliği arka arkaya sıralanmış cisimleri birbirine daha yakınmış gibi göstermesidir. Bu özelliğe perspektif yığılması denilmektedir.

Tele objektifleri kullanırken dikkat edilmesi gereken nokta bu objektiflerin uzun ve ağır oluşlarıdır. Bu nedenle en küçük bir salınım hareketi fotoğrafın netliğini bozabilir. Bunu önlemek için odak uzaklığına yakın enstantane değerlerinde çekim yapılmalı ve tripod kullanılmalıdır. Örneğin 200 mm’lik tele objektif kullanıyorsanız, enstantane en az  1 / 250  olmalıdır. Bunun altındaki değerlerde (1 / 125, 1/ 60 ...) tripod kullanmalısınız. Bunu her objektif için değerlendirmek gerekmektedir.

Aynalı Tele Objektifler :
 Çok uzun odaklı objektiflerin kullanımını kolaylaştırmak için objektif içine merceklerin yanısıra aynalar da yerleştirilmiştir. Bu sayede ışık sadece merceklerden geçmekle kalmıyor, aynı zamanda aynalar yardımıyla yolunu da uzatmış oluyor. Böylece daha kısa bir objektif gövdesi ile daha uzun odak uzaklıkları elde edilmiş oluyor. Genellikle 500 mm odak uzaklığına sahip olan bu objektiflerin en önemli özellikleri 8 diyafram değerine sabitlenmiş olmalarıdır. Bu nedenle bol ışıklı bir ortamda çalışılmalı ya da yüksek ASA değerine sahip filmler kullanılmalıdır. Çoğu zaman tripod kullanılması gerekmektedir.

Aynalı tele objektiflerin görüntüye kattıkları etki ise konunun ışıklı bölgelerinde ışık daireleri oluşturmasıdır.

Zoom (Değişken Odaklı) Objektifler :
Objektif gövdesi üzerindeki bir halkanın sağa - sola ya da ileri - geri hareket ettirilmesi ile odak uzaklığının değiştirilebildiği objektiflerdir. Bu objektiflerin birden fazla objektifin görevini yapabilmesi için daha fazla merceği gövdelerinde barındırmaları gerekmektedir. Bu da ışık kırılganlığı nedeniyle ışık geçirgenliğinin azalmasına yol açmaktadır. Bu nedenle bir çok zoom objektifin en açık diyafram değeri 3.5 civarındadır. Ancak gelişmiş modellerde bu rakam 1’e doğru yaklaştırılmıştır.

Zoom objektiflerin sağladıkları en büyük avantaj ise kadraj kolaylığıdır. Yerimizi ve objektifimizi değiştirmeden konuya yaklaşıp uzaklaşmak mümkündür.

Zoom objektifler bir çok odak uzaklığı aralığında olabilirler. Örneğin 19 -35 mm : sadece geniş açıları kapsar. 28 - 70 mm : Geniş açı, normal ve kısa tele olabilmektedir. 80 -200 mm : Kısa teleden orta teleye kadar olan tüm odak uzaklıklarına sahip olabilir. Örneklerini verdiğimiz bu zoom objektifler dışında daha pek çok çeşitte zoom objektif bulmak mümkündür.

Bunların dışında konuya çok fazla (10 -15 cm) yaklaşmayı sağlayan Makro Objektifler ve perspektif bozulmalarını (distorsiyon) önleyen PC (Perspective Control) gibi özel amaçlar için tasarlanmış objektifler de bulunmaktadır.

ÇEKİM TEKNİKLERİ

Enstantane (Obtüratör ) :
Film üzerinde görüntünün oluşabilmesi için enstantane ve diyafram adını verdiğimiz iki değişkenin (ışık kontrolünün) beraber kullanılması gerekmektedir. Estantane, ışığın filme ulaşma süresini; diyafram ise ışığın filme ulaşma yoğunluğunu denetlemektedir. Bu iki değişkenin ancak doğru oranlarda kullanılması ile doğru fotoğrafların çekilmesi mümkündür. Aksi halde fotoğrafımız olması gerektiğinden daha açık ya da daha koyu olacaktır.

Objektiften gelen ışığın filme ulaşma süresini hemen filmin önünde bulunan perdenin açılıp kapanması (daha doğrusu iki perdeden birinin açılması diğerinin onu örtmesi) sistemi ile denetliyoruz. Buna kısaca obtüratör (örtücü) ya da enstantane denilmektedir. Enstantane hızları tüm dünyada standart olan bazı sayılarla ifade edilmektedirler: 1, 2, 4 , 8, 15, 30, 60, 125, 250, 500 ve 1000 gibi. Bazı elektronik makineler ve çok eski model makinelerde bu rakamlardan farklı ifadeler de görülebilir 90, 200 vb. Aslında bu sayılar örtücünün saniyenin belirli bir aralığında çalıştığının ifadesidirler ve gerçekte 1/1, ½, ¼, 1/8, 1/15 ....... 1/1000in kısaltmalarıdır.

Örneğin 1 / 2, saniyenin yarısını ifade eder. 250, ışığın filme saniyenin 250’de biri kadar bir sürede düşeceğini göstermektedir. Enstantane dizisindeki rakamlardan herhangi biri kendisinden bir önceki rakamın geçireceği ışığın yarısı, bir sonraki rakamın da iki katı ışık geçmesini sağlar.

Gelişmiş modellerde enstantane hızları 2000, 4000, 8000 gibi değerlere çıkabilir; 4 sn., 8 sn., 15 saniye gibi değerlere de düşebilmektedir. Işığın enstantaneye bağlı olarak filme ulaşması, hareketli cisimleri dondurulması ya da hareketin akar (flu) bir görüntü olarak fotoğraflanması konusunda fotoğrafçıya olanak sağlar.

Hareketin Dondurulması :
Yüksek enstantane hızlarının (250, 500, 1000 vb.) kullanılması örtücünün (perdenin) çok hızlı açılıp kapanmasını ve görüntünün çok kısa bir sürede fotoğraflanmasını sağlar. İşte bu durumda hareketli olan bir cismin hareketinin sadece çok kısa bir anı fotoğraflanmış ve hareket dondurulmuş olacaktır. Ancak bu durumda şunu da açıklamak gerekmektedir. Hangi konunun (koşan biri, bisiklet, araba vb.), hangi enstantane değeri ile dondurulacağı konunun ne kadar hızlı olduğuna ve hangi yönde hareket ettiğine bağlıdır. Örneğin önünüzden geçen bir yarış arabası size doğru gelen aynı hızdaki bir başka arabadan daha hızlı görünür. Bu nedenle size doğru olan hareketi 1 / 250 ile dondururken, önünüzden geçen hareketi 1 / 1000 ile dondurabilirsiniz. En doğru tercih 1 / 500 ‘ün altına inmemektir.

Düşük Enstantane Kullanımı :
Yavaş enstantane hızlarının (15, 30, 60 vb.) kullanılması örtücünün yavaş açılıp kapanmasını ve görüntünün uzun sürede fotoğraflanmasını sağlar. Bu sırada hareketli olan konunun tamamı değil ancak çok az bir bölümü (belki de hiç bir bölümü) dondurulurken, konunun diğer bölümlerinde oluşan fluluk fotoğraf karesi içinde hareket hissini sağlayacaktır. Örneğin koşan bir grup çocuğun fotoğraflarını çekerken kullanacağınız 1 /30 enstantane ile çocukların gövdeleri dondurulurken, kollar ve bacaklar hareket hissini sağlayacak flulukta olacaktır. Tabii ki daha da düşük enstantane hızları ile (1 /15, 1/8 vb.) tamamen renk lekeleri elde etmek de mümkündür. Ancak bu durumun özellikle yapıldığı anlaşılmalıdır. Aksi halde çekim sırasında makinenin sallanması ile oluşan bir hata sanılabilir.

Çevrinme (Panning) :
Kullandığımız yavaş enstantane değerinin yeteri kadar hareket hissini oluşturmadığını düşündüğümüz durumlarda uygulayabileceğimiz bir tekniktir. Çevrinme tekniği, hareketin çekim sırasında makine ile takip edilmesi ve bu sırada çok yavaş bir enstantane değeri ile çekim yapılması esasına dayanır. Bu teknik için en fazla 1 / 15 enstantane kullanılmalıdır. (1/8, 1 / 4 gibi değerler daha başarılı sonuç verebilir) Örneğin karşımızda bir bisikletlinin olduğunu ve bizim önümüzden geçeceğini varsayalım. Yapmamız gereken ilk iş kullanacağımız enstantane değerini belirlemek ve buna karşılık gelen diyafram değerini kullanmaktır. Daha sonra hareket ile aynı yönde dönerek (bu sırada dikey yönde makineyi oynatmamaya dikkat ederek) karar verdiğimiz bir anda deklanşöre basmalı ve hareketimizi perde kapanana (bir başka deyişle ayna tekrar düşene) kadar sürdürmeliyiz. Eğer konu ile beraber aynı hızda dönmüş isek sonuç fotoğrafta konu net arka plan çizgiler halinde flu olacaktır. Bu, çizgi filmlerde sıkça kullanılan hareket duygusunu fotoğrafımıza kazandıracaktır. SLR makinelerde ayna perde açık olduğu sürece yukarıda olacağından bizim bir şey görmemiz mümkün değildir. Bu nedenle çevrinme tekniği tecrübe istemektedir. Fotoğrafı çekmeden konu ile yapacağımız çalışmalar bize bu alışkanlığı kazandıracaktır.

B (Bulb) veya T Konumlarının Kullanımı :
Bazı fotoğrafları çekerken, örneğin gece ya da havai fişek fotoğrafları örtücüyü çok uzun süreler açık tutmamız gerekebilir. Bu süre yaratmak istediğimiz etkiye bağlı olarak bir kaç dakikadan bir kaç saate kadar çıkabilir. Bütün SLR makinelerde bulunan B konumu deklanşöre basıldığı sürece (elinizi çekene dek) örtücünün açık kalmasını sağlar. Ancak çok uzun süreli bir pozlama için bunun zor olacağını düşünen üretici firmalar bazı modellerine T konumunu da eklemişlerdir. T konumunda örtücünün açılması için deklanşöre bir kez dokunmak yeterlidir. Örtücünün kapanması için deklanşöre bir kez daha basılması gerekmektedir. Örneğin 15 - 20 dakika sürecek bir gece fotoğrafı pozlaması için deklanşöre bir kez bastıktan sonra 20 dakika serbest kalma şansınız ortaya çıkıyor. 20 dakika sonra tekrar deklanşöre basarak pozlamayı bitiriyorsunuz. B ve T konumlarının kullanımı sırasında dikkat edilmesi gereken nokta makinemizin mutlaka tripoda bağlı olmasıdır.

Net Alan derinliği :
İnsan gözü bulunduğu noktadan neredeyse sonsuza kadar olan tüm alanı net olarak görme şansına sahiptir. Örneğin uzun bir caddede hem yanımızdaki hem de çok uzaklardaki araçları da net olarak görebiliriz. Ancak fotoğraf çekerken netlik yaptığımız noktanın önünde ve arkasında bir netlik bölgesi oluşur ve bu bölgenin dışında kalan bölgeler netsiz (flu)dir. Bu net bölgeye Net Alan Derinliği denir. Bu bölgeyi genişletmek, daraltmak ya da yerini değiştirmek, üç yöntem ile mümkündür. Bunlar konuya olan uzaklık, objektif ve diyaframdır.

Konuya yaklaştıkça alan derinliği azalır ve daha az bir bölgeyi net olarak fotoğraflayabiliriz, uzaklaştıkça ise alan derinliği artar. Geniş açılı objektiflerde alan derinliği fazla iken, tele objektiflerde sınırlıdır. Açık diyafram değerlerinde alan derinliği azalır, kısık diyafram değerlerinde ise alan derinliği fazladır.

Alan Derinliğini etkileyen faktörler
 
Diyafram :
Diyafram açıklığı küçüldükçe alan derinliği artar. Yani kısık diyafram değerleri (11, 16, 22 vb) kullanılırsa en uçlardaki iki net nokta arasındaki bölge genişler. Bunun tam tersi olarak diyafram açıklığı büyüdükçe, yani açık diyafram değerleri kullanıldıkça (4, 2.8, 2 vb) alan derinliği azalır (En uçlardaki iki net nokta arasındaki bölge daralır). Ancak şuna da dikkat etmek gerekir ki diyafram dizisindeki rakamlar kendisinden sonraki rakamdan daha açıktır ve kendisinden önceki rakamdan daha kısıktır. Bu nedenle örneğin 8 diyaframdaki alan derinliği 11 diyaframa göre daha az, 5.6 diyaframa göre daha fazladır.

Objektif:
Objektifin odak uzaklığı kısaldıkça yani görüş açısı genişledikçe alan derinliği artar. 35, 28, 24, 20, 16 vb mm odak uzaklığına sahip geniş açı objektifler, odak uzaklığı kısaldıkça artan alan derinliği sağlarlar. Odak uzaklığı uzadıkça ve görüş açısı daraldıkça alan derinliği de azalır. Yani tele objektiflerde (105, 135, 180, 200 vb mm) alan derinliği sınırlıdır.

Konuya Olan Uzaklık :
Fotoğrafını  çektiğimiz konuya ne kadar yakın olursak alan derinliği de o oranda azalır. Konudan uzaklaştıkça alan derinliği de artmaktadır. Bu sadece konuya olan uzaklığımız değil aynı zamanda aynı kompozisyon içinde farklı bölgelere netlik yapılması anlamını da taşımaktadır.

Net alan derinliğini fotoğrafı çekmeden önce kontrol edebilmek ve buna göre kompozisyonumuzu oluşturmak kolay değildir. Bu büyük ölçüde tecrübe ile kazanılacak bir bilgidir. Ancak bazı objektifler üzerinde bulunan Alan Derinliği Skalası bize bu şansı vermektedir. Netlik halkasının her iki tarafına diyafram değerlerinin yazılması ile oluşturulan bu skaladan alan derinliğini önceden okumak mümkündür. Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi bu sadece bazı objektiflerde bulunan bir özelliktir.

SLR makinelerin bir çoğunda bulunan ve bir düğmeye basılması ile diyaframı kullandığımız değere kısarak net alan derinliğini gösteren bir mekanizma da vardır. Ancak bu sistemle alan derinliğini görmek oldukça zordur ve 22 gibi kısık diyafram açıklıklarında görüntünün çok kararması nedeniyle netlik yapmak da zorlaşmaktadır.

Diyafram :
Objektifin içinde yer alan ve filme ulaşan ışığın yoğunluğunu denetleyen mekanizmadır. Doğru görüntünün film üzerinde oluşabilmesi için enstantane ile birlikte kullanılan (kullanılması gereken) ikinci değişkendir. Diyaframı insan gözü ile karşılaştırmak çok da yanlış olamayacaktır. Kabaca nasıl çok ışık bulunan ortamlarda bir şeyler görebilmek için gözlerimizi kısıyorsak, aynı şekilde çok ışıklı ortamlarda görüntüleri fotoğraflayabilmek için diyaframı da kısmamız gerekmektedir. Az ışıklı ortamlarda da bunu tam tersini uygulamak durumundayız. Diyafram içi içe açılıp kapanan yaprakçıklar aracılığı ile çalışan bir mekanizmadır. Diyafram değerleri tüm dünyada standart olan bazı sayılarla ifade edilmektedirler: 1.2, 1.4, 2, 2.8, 4, 5.6, 8, 11, 16, 22, 32 gibi. Diyafram dizisindeki rakamlar büyüdükçe açıklık küçülmekte, rakamlar küçüldükçe açıklık büyümektedir. Yani 32 diyafram en kısık açıklığı ifade etmektedir. Diyafram dizisindeki rakamlardan herhangi biri kendisinden bir önceki rakamın geçireceği ışığın yarısı, bir sonraki rakamın da iki katı ışık geçmesini sağlar. Örneğin 8 , 11 diyaframın iki katı kadar açıklığa sahip olduğu için iki katı; 5.6 diyaframın 1 / 2 oranında kısık olduğundan yarısı kadar ışık geçmesini sağlar.

Portre Fotoğrafı :
Portre fotoğraflarda en büyük zorluk fotoğrafı çekilen kişinin poz vermesidir. Oysaki portre fotoğraflarında önemli olan fotoğrafı çekilen kişinin güzel ya da çirkin olması değil, o kişinin duygu ve düşüncelerinin, kimliğinin doğru bir şekilde ifade edilmesidir. Bunu sağlamak için de iki yol vardır :  ya fotoğrafı belli etmeden, gizlice çekmek ya da fotoğrafı çekilen kişi ile sohbet ederek ahbap olmak ve doğal bir şekilde davranmasını sağlamaktır.


FİLTRELER

Özellikle film kullanan makineler döneminde filtreler oldukça geniş bir kullanım alanına sahipti. Dijital makineler geliştikçe bir çok filtre özelliğinin makine üzerinde kullanılması imkanı da geldi. Keza fotoğraf işleyen yazılımlar da yüzlerce filtre etkisini sunmakta. Şunu unutmayın: Objektifin önüne ne kadar kaliteli olursa olsun takacağınız her filtre özellikle netlik ve keskinlikten ödün vereceğiniz anlamına gelir. Özetle filtreler ;

--Filmli makine kullanıyorsanız filmin özelliğine bağlı renk sapmalarını düzeltmek,
--Renkleri, arzu edilen açık/koyu değerlerine getirmek,
--İsteniyorsa renkler arasında kontrast oluşturmak,
--Reklam ve sanat fotoğrafçısı iseniz rengin doğal dengesini bozmak,
--Işığın istenmeyen polarize etkilerini gidermek, daha net görüntü almak,
--Işığın renk sıcaklığını değiştirmek, arzulanan tonlarda renkleri elde etmek,
--Çok ışıklı ortamlardaki ışık şiddetinin düşürmek, (ND) filtreleri,
--Efekt filtreleri ile gerçek üstü görüntüleri elde etmek,

Amacıyla kullanılır. Filtreler genelde objektife takılarak kullanılır. Bunun dışında flaşlı çekimlerde flaşın önüne renkli jelatinler koyarak da farklı sonuçlar elde edebilirsiniz.

Optik yapıları nedeniyle her filtre, kendisine gelen ışığın bir miktarını soğurup (emerek) kalanını geçirerek işlevini yerine getirdiğinden az ya da çok belirli bir oranda keskinliği (sharpness) azaltıcı bir etkiye sahiptir.

FİLTRE ÇEŞİTLERİ

Renk dengeleme (color balancing) :
Çoğu dijital makine (beyaz dengesi ayarına imkan vermesiyle) bu tür filtre kullanımını ortadan kaldırmıştır. Aşağıdaki bilgiler işinize yaramayabilir. Ancak, bu bilgiler filmli makineler için geçerli olmakla birlikte dijital makinelerde kullanılmayacağı anlaşılmasın. Makineden bağımsız daha profesyonelce sonuçlar için istiyorsanız kullanabilirsiniz. Ya da bu filtrelerin etkilerini veren programları kullanırken aşağıdaki bilgiler işinize yarayabilir.

Kullanılan film türü, ortamdaki ışığın renk sıcaklığıyla uyumlu değilse görüntüde belirgin şekilde renk kayması oluşur. Renk dengeleme filtreleri, bu hatayı gidermek ve renkleri doğal haliyle göstermek için kullanılır. Standart numaraları ile bilinen bu filtreler: 

-- 80-B:
Mavi renkte olan bu filtre, yapay ışık altında gün ışığı tipi film ile yapılan çekimlerde oluşan kırmızılığı gidermek için kullanılır. Gelen ışığın renk sıcaklığını yaklaşık 2.100 K  arttırır.

-- 81-B:
Amber  renkli,  genel   kullanıma yöneliktir. Daha çok manzara fotoğraflarında fazla oluşan mavimsi etkiyi azaltmakta kullanılır. Renk sıcaklığını 300 K azaltır.

-- 85-A:
Turuncu renktedir. Tungsten filmin gün ışığında kullanılması sonucunda oluşan mavi görünümü yok eder.Renk sıcaklığını  2.100  K azaltır.

-- 85-B:
85-A gibi turuncu renklidir. Aynı özellikleri taşır, fakat daha güçlü bir etkisi vardır. Renk sıcaklığını 2.300 K azaltır.

Renk Telafi (color compensating) filtreleri :
Profesyonel kullanımlar içindir. Ana ve ara renklerde olan bu filtreler ışık ve renkler üzerinde oynama imkanı sağlar. Fotoğrafçıya geniş bir hareket alanı verir.

Renk değişim (conversion) filtreleri :
Görüntüde, renk efekti yaratmak amacıyla kullanılır. Ortamdaki ışığa bağlı olarak, görüntüyü önemli ölçüde değiştirir. Çekimden önce görüntü kontrol edilmelidir. Bu filtreler tek, çift ve çok renkli olabilir.

Skylight filtre :
Gün ışığında bulunan mavi ve mavi tonları, manzara fotoğraflarında görüntünün silik olmasına yol açar. Bu filtre, soğuk mavi tonların yerine, daha sıcak tonlar verir. Bu filtreler, diğer renkleri etkilemeden, mavi ve yeşil renklerin etkisini azaltır.

UV filtreler (ultraviole/mor ötesi) :
Objektif camları, yapıları gereği UV ışınlarını geçirirler. Gözle görülmeyen bu UV ışınlar, keskinliğe ve netliğe etki eder. Gökyüzünden gelen mor ötesi ışınları geçirmeyen UV filtreler, yüksek dağlarda, karlı ortamlarda, deniz, plaj vb. gibi yerlerde kullanılır ve fotoğrafa daha net keskin bir görünüm kazandırılır.

Bir objektifin ne ölçüde UV ışın geçirdiği objektifin özelliğine bağlıdır. Objektiflerin UV ışın geçirme oranları ortalama olarak şöyledir :

-- 3-4 elemanlı olanlar: %50-55,
-- 5 elemanlı olanlar: % 30-35,
-- 6 elemanlı olanlar: %20-30,
--7 ve daha çok elemanlı olanlar: %10-22,
-- Zoom objektifler: %1den daha az.

Aldığınız objektifin kaç elemanlı olduğu özelliklerinde yazar.

Haze filtreler :
Skylight ve UV filtrelerin özellikleri bir arada olan haze filtreler, atmosferdeki mavi ve mor ötesi ışınların fazlasını emerek, görüntünün keskinliğini arttırır ve sıcak ton verir.

Polarize filtreler :
Işığın çeşitli yüzeylerden yansımasının getirdiği etkileri gidermek için kullanılır. Polarize olmuş ışık, tek bir yerden toplanmış olarak geldiğinden görüntüde bozulmaya yol açar.  Dolayısıyla cam, cilalanmış yüzeyler, ıslak zeminler, gözlük camı, cilalı ahşap yüzeylerde vb. oluşan ışık toplanmasının önüne geçilmesi amacıyla kullanılır. Ancak, bu filtreler metal yüzeylerdeki ışığı polarize etmez olduğu gibi yansıtırlar. Metal yüzeyden yansıyan ışığın olumsuz etkileri giderilemez.  Polarize bir filtrenin, polarize olmayan ışığa hiçbir etkisi yoktur.  Polarize filtrenin etkisi, yüzeyin cinsi ve çekim açısı ile ilgilidir. En çok polarize olan bölge, güneş ışığının 90 derecelik bir açıyla gittiği yerdir. Bunu bulmanın en kolay yolu; bir elin baş  parmağı ile  işaret  parmağı, 90 derecelik bir  açı yapacak şekilde açılır, baş  parmak  güneşe yöneltildiğinde, işaret parmağının gösterdiği kısım, polarize ışık veren bölgeyi gösterir.

Güneşin kapalı olduğu bulutlu bir ortamda polarize oluşmayacağı için, bu filtreyi kapalı havalarda kullanmanın faydası yoktur. Bu filtre özellikle güneş ışığının sağında veya solunda kalan konuların çekiminde etkili sonuçlar verir. Bu filtrenin kullanılması sırasında konuya vizörden bakılmalı, filtre kendi ekseni etrafında döndürülerek görüntü kontrol edilmeli ve çekim buna göre yapılmalıdır.

Bu filtreler  “linear” ve “circular” olmak üzere iki tiptir. Linear olanlar ışığı doğrusal çizgili bir düzlemden geçirdiğinden hatalı pozometre değeri verebilir. "dairesel çizgili/circular " olanlar daha doğru pozometre verir.

Gradient filtreler :
Manzara çekimlerinde, gökyüzü çekilecek konuya göre daha parlaktır. Dolayısıyla ölçüm konudan yapıldığında, gökyüzü patlayacak ve bulutlar kaybolacaktır,  ölçüm gökyüzünden yapılırsa bu kez de konu olduğundan daha karanlık çıkacaktır. Bunu dengelemek için yarısı gri, bej gibi renkli, diğer yarısı beyaz olan ve beyazdan renkliye kademe kademe yumuşak bir geçiş gösteren gradient filtre kullanılır.

Yumuşatıcı (soft) filtreler :
Bir konunun, ışıklı bölgeleri ile karanlık bölgeleri arasındaki kontrast çok fazla ise soft filtreler kullanılır. "diffuser" olarak adlandırılan filtre bazı detayları yok etmesine karşın, daha sanatsal bir hava vermek için kullanılır. Özellikle portre fotoğraflarda yüzdeki kırışıklığın saklanması amacıyla da kullanılır.

Nötr yoğunluk (ND/neutral density) filtreleri :
Işığın çok fazla olduğu zaman dilimlerinde yapılan çekimlerde kullanılır. Işık şiddetinin çok güçlü olduğu ortamlarda, pozlama süresi istenilenin çok üstüne çıkabilirü ışık şiddeti uzun pozlama yapmaya imkan vermez. Bu durumda nötr yoğunluk filtreleri kullanarak makineye giren ışığın şiddeti azaltılır. Özellikle alan derinliği yaratmak istiyorsunuz, ancak ışık o kadar fazla ki mecburen diyaframı kısmak zorunda kalabilirsiniz. Ancak, bu da alan derinliğini azaltır. Ya da bir şelaleyi akıntıya tülümsü etki vererek çekmek istiyorsunuz, ancak ışık o kadar fazla ki enstantane bir türlü tülümsü etkiyi verecek uzun süreli pozlamaya izin vermiyor. Dolayısıyla bu filtre ile ışığın azaltılması sağlanır. ND filtreler görüntünün rengi ve renk tonları üzerinde herhangi bir değişmeye yol açmaz kural olarak, ancak kalitesiz ise yol açar. ND filtreler ışık şiddetini düşürme güçlerine göre: ND 1, ND 2, ND 3 ve ND 4 ND 8 vb. farklı derecededirler. Üst üste takılarak yoğunluğu artırılabilir.

ND filtreler uzun pozlamaya imkan verdiğinden yaratıcılığınızı kullanarak çok değişik şeyler yapabilirsiniz. Gün batımında, dalgaların sahildeki bir nesneyi ufak ufak yaladığı bir ortamda uzun pozlama ile hem denizin üzerinde oluşacak sis etkisi hem de nesneye vuran dalgaların tülümsü etkisiyle harika fotoğraflar çıkarabilirsiniz.

Alan derinliği azaltma filtreleri :
Objektiflerin çoğu bir manzara çekiminde hem yakın mesafedeki hem de uzaktaki konuların birlikte net bir görüntüsünü veremezler. Bu filtreler ikiye kısımdır. Yarısı bir yakın çekim merceğidir. Uzaktaki konu netlendikten sonra bu kez yakın konunun mesafesi ayarlanarak, yakın konuya, vizörde en net görüntü oluşuncaya kadar yaklaşılarak, çekim gerçekleştirilir.

Siyah-beyaz filmlerde kullanılan filtreler.
Siyah-beyaz fotoğraf çekiminde kullanılır. Siyah-beyaz fotoğraflarda, renkler siyahtan beyaza kadar uzanan gri ton yelpazesi içinde göründüğünden renk tonlarını değiştirmek için (konudaki gri  tonların   bir bölümünün koyulaştırılması veya açılması, değişik bölgelere vurgu yapmak, farklı renklerde olan, ancak aynı gri ton değerlerinde görülen nesnelerin ayırt edilebilmesi gibi) sarı, yeşil, turuncu, mavi ve kırmızı gibi renkli kontrast filtreleri kullanılır.

Sarı filtre:
Mavi renkli konuları daha koyulaştırır. Manzara çekimlerinde gökyüzünün gri tonunu  koyulaştırarak, bulutların belirginlik kazanmasını sağlar.

Yeşil filtre:
Kırmızıları koyulaştırarak belirgin hale getirir. Yeşil yaprakların çekiminde, tonların normalden daha açık çıkmasını sağlar.

Turuncu filtre:
Mavi ve yeşil renkleri emer. Kırmızı, turuncu ve sarı renkleri geçirir. Sarı filtrenin etkisi daha yoğundur.

Kırmızı filtre:
Kontrastlığı artırır. Kırmızı ve turuncu renkleri geçirip, mavi ve yeşili emer. Işıktaki mavi rengi en çok emdiğinden gökyüzü siyaha yakın bir tonda görünür.